Tuesday, May 29, 2007

TÜRKLERİN SURİYE'YE YERLEŞMESİ

Önasya'ya Türk göçlerinin başlangıç tarihi çok kesin olarak bilinmemektedir. Aslnda, Anadolu ve Suriye'ye Türk boylarının göçleri, Türklerin tarih sahnesine çıktıkları dönemlere kadar uzanır. Sakalar, Hazarlar, Hunlar hatta Sümerler bunlardan bazılarıdır. Muhtemelen İslâm ordularının Ortaasya'ya ulaştığı tarihten itibaren Oğuz boylarının akıncıları, Irak ve Suriye'de görülmeye başladılar. Hilafet merkezinin Bağdat'da taşındığı M.750 yılından itibaren Abbasi Halifesi saraylarında Türk komutan ve askerlerinin sayıları ve etkileri hızla artmaya başladı.

Selçuklu Türkleri Gazneliler ile 1040 yılında yaptıkları Dandanakan Savaşı'nı kazandıktan sonra, Rey, İsfahan, Azerbaycan, Erivan, Anadolu ve Irak üzerine doğru ilerlemişlerdir. Hanoğlu Hasan isimli Türkmen boylarının kumandanı, 1063 yılında Diyarbakır'a yerleşerek, Suriye ve Bizans topraklarına akınlar düzenlemiştir.

Hanoğlu Hasan'ın, Halep'te bulunan Mirsadoğulları'nın yardım teklifini kabul etmesiyle, Türklerin Suriye'ye girişleri başlamıştır. Türk boyları Afşin ve Sanduk Beyler komutasında Halep'e akınlarda bulunmuşlardı. 1069-1070 yıllarında Kurlu ve Atsız beyler, Remle şehrine yerleşip, Güney Suriye'yi tamamen ellerine geçirmişledir.

Moğollar ve Haçlı ordularının baskısına maruz kalan Türkmen oymakları bazan Anadolu'dan Suriye'ye, bazan da Suriye'den Anadolu'ya göç etmişlerdir. Anadolu Selçuklu Ordusu'nun Moğollar karşısında 1243 Kösedağ Muharebesinde yenilmesi üzerine, Tükmen boyları, Sultan Baybars (1260-1277) zamanında 40.000 çadırlık bir topluluk halinde Halep bölgesine gelerek yerleşmişlerdir. Böylece XIII. Yüzyılın ikinci yarısında, Suriye'nin kuzeyi de tam manasıyla Türkmen yurdu haline gelmiştir. Bugün de verdiğimiz bu tarihi bilgilere uygun olark, Suriye'de yaşayan soydaşlarımız yoğun olarak Lazkiye ve Halep çevresinde yaşamaktadırlar. Ayrıca, Şam dahil olmak üzere diğer bölgelerde de, azınlık halinde Türkler bulunmaktadır.

LAZKİYE BÖLGESİ

Suriye'nin en büyük liman kenti olan Lazkiye, 1950'den sınra büyük gelişme, göstermiştir. Bunun üzerine kent merkezindeki Türk nüfusuna ilaveten çevrede bulunan Türkmen köylerinden çok sayıda insan şehir merkezine göç etmiştir. Köylerden göç eden Türkmenler, Lazkiye'nin giriş kapıları ve kuzey yönü ağırlıklı olmak üzere, şehrin muhtelif vaoşlarında Türkmen Harası ve Türkmen Mahallesi adlarıyla semtler oluşturmuşlardır.

Lazkiye vilayet merkezi ve Kesep Nahiyesi'ne bağlı 6; Bucak bölgesinde sahil boyunca 84, Behlüliye Nahiyesi'ne bağlı 2; Bayır Nahiyesi merkezine tabi Kebele'nin kuzeyinde 27, doğrusunda 8, güneyinde 11; İncesu'nun batısında, güneye doğru 28, doğusunda 29; Çercüm deresinin Türk hududuna doğru olan bölümünde 20, doğusunda 17; Cebeli Seman'ın doğusunda, nahiye merkezi ile birlikte 16; Kilis'in güneyinde Azer Kasabaı'na bağlı (Azer ile Afşin suyu arasında) 17, güneyinde 3 olmak üzere bu bölgete toplam 265 Türk köyü bulunmaktadır.

Osmanlı Devleti parçalanmadan önce Gaziantep, Şanlıurfa ve Hatay gibi bulunduğu yörenin Türk nüfusu idari merkezi Halep'ti. Bugün de Halep, Türkmenlerin çoğunlukta olduğu Kurtdağ, Azar, Bab, Münbiç ve Carablus gibi bölgelerin idare merkezidir. Halep halen, birçok Türk mimari ve sanat eserinin bulunduğu ve sokaklarında Türkçe'nin konuşullduğu bir şehirdir. 1906 yılında yayımlanmış olan Halep Vilayeti Salnamesi'nde yer alan Türkçe mahalle isimleri şunlardır: Hamidiye, Aziziye, Selimiye, Akyol, Altunboğaz, Oğulbey, Badıncık, Balıbulgur, Tatarlar, Karaman, Çukurcuk, Çukurkestal, Hamzabey, Hensebil, Haraphan, Şakirağa, Şahinbey, Saçlıhan, Farfara, Kazasker, Kilise, Küçükkilise, Mahmutbey, Müstadembey, Harundere.

Şehir içerisinde bulunan bu mahallelere ilaveten, Kurdağı Kazası'nda 105; Azer Kazası'nda 46; Bab Kazası'nda 51; Münbiç Kazası'nda 53; Carablus Kzası'nda 95, olmak üzere Halep Bölgesinde de toplam 350 Türk köyü mevcuttur. Suriye'de bu iki bölgenin dışında da Türklerin yaşadığı yörelerin bulunduğunu söylemiştik. O yöreler şunlardır:

TELKELE YÖRESİ
Bu yöre, Suriye'nin Hama-Humus şehirleri ve Lübnan sınırı arasında kalan kısımdır. Türkmenler genellikle Humus şehrinde bulunurlar, fakat Hama şehrinde de önemli bir Türkmen topluluğu yaşamaktadır.

KUNAYTARA YÖRESİ
Bu yöre Suriye'nin İsrail sınırında bulunmaktadır. 93 Harbi (1877-1878) esnasında Kafkasya'nın Dağıstan ve Karaçay bölgelerinden getirtilen Türkler, bu yörelere iskân edilmişlerdir. Fakat Arap-İsrail Savaşı'ndan sonra bir kısmı yurtlarını terkederek Halep ve Şam'a göç etmişlerdir.

ŞAM ŞEHRİ

Şehir merkezinde Türkmenlerin oturduğu bir mahalle bulunmaktadır. Ayrıca Şam'a bağlı havran Ovası'nda da Türkmenler mecçuttur. Bunlar Havran Türkmenleri olarak tanınmaktadırlar. Suriye Hükümeti, Arap milliyetçiliği anlayışıyla nüfus sayımları sırasında, Suriye'de yaşayan Türkleri de müslüman adı altında kaydettirdiği için; bu kadar geniş bir sahaya yayılmış bulunan Türklerin kesin sayısı bilinmemektedir.

Halep bölgesinde 200.000, Lazkiye bölgesinde 150.000, Telkele Yöresinde 50.000, Kunaytara Yöresinde 100.000, muhtelif bölgelerde de 300.000 olmak üzere, Suriye topraklarında yaşayan Türk nüfusunu, 1 milyon olarak tahmin etmektedir. Bugün Suriye'de kendilerini Kürt sayan kardeşlerimizi de sayarsak 3 milyon Türk yaşamaktadır. Bu rakam Suriye nüfusunun % 20'sidir. Bugün ülkeyi yöneten Nusayri (Alevi-Dürzi) nüfusun iki katında daha fazladır.

SURİYE TÜRKLERİNİN KISA TARİHÇESİ

Suriye, Asya'da Müslüman bir Arap ülkesi olarak tanımlanıyor. Bu ülkede Müslümanların ve hatta insanların - yaşama hakkına ne kadar sahip olduğunu tartışmak yalnış olmaz. Ortadoğu'da bulunan Suriye bu coğrafyada yer alan pek çok ülke gibi çok dinin (mezhebin), ırkın, dilin bulunduğu demografik bir yapıya sahiptir. Bugünkü Türkiye -Suriye ilişkilerini ve Suriye'de yaşayan Türklerin durumuna geçmeden önce Suriye'deki tarihi seyri ve bu seyre bağlı olarak Türklerin buraya gelişlerini gözden geçirelim.

Suriye, bulunduğu coğrafi konum itibariyle; doğu ve batıyı birleştirdiğinden Anadolu'nun tabii bir uzantısı olmasından ötürü hem doğu ve hem de batıdaki devletlerin ilgi odağı olmuştur. Sümerler, Asurlular, Makedonyalılar ve Romalılar Suriye'de hakimiyet kurmuşlardır

İslamiyet'in doğuşundan sonra bölgede, Hz. Ömer'le başlayan bir İslami hareket görüyoruz. Bu durum, Emevi ve Abbasi hanedanlıkları zamanında da devam etmiştir. Türklerin bugünkü Suriye'ye gelişleri ise, 11. yy'dan başlayarak 19. yy sonlarına dek sürmüştür. Türklerin buraya gelen kolu, Oğuzlar'ın Türkmen olarak anılan kısmıdır. Türklerin bölgeye gelip yerleşmeleri, Büyük Selçuklu Devleti'nin Gazneliler'le yaptığı Dandanakan Savaşı sonrası olmuştur. Büyük Selçuklu Devleti, bu savaştan sonra özellikle 1063 yılından itibaren kendi hayat tarzlarına uygun buldukları bu bölgeye yerleşmeye başladılar. Özellikle Halep, Lazkiye, Trablusşam ve Asi Irmağı vadisi boyunca Hama, Humus ve Şam bölgesinde bu yerleşme yoğunluk kazanmıştır. Türklerin buraya yönelik akınları Afşin ve Sandık Beyler komutasında Halep'e kadar devam etmiştir. 1069-1070 yıllarında ise Kurlu ve Atsız Beyler, Güney Suriye'yi tamamen ele geçirmişlerdir. Nihayet Sultan Melikşah, 1078 yılında Tutuş'a Suriye Selçuklu Devleti'ni kurma emrini vermiştir. Oğuzların Yıva Boyu ile Bayat, Avşar, Begdilli, Döğer ve Üçoklar oymakları Şam ve Halep'e yerleşmişlerdir. Buradaki Türk boyları, 1096 yılında Haçlı seferleri başladığında Selahattin Eyyubi komutasındaki Müslümanlarla birleşerek Haçlılara karşı bölgeyi savunmuşlardır.

Selahattin Eyyubi'nin ölümünden sonra bölgeye bir başka Türk devleti olan Memluklular hakim olmuştur. Anadolu'ya hakim olan Türkiye Selçuklu Devleti ise, 1243 yılında Moğollarla yaptığı Kösedağ Savaş'ını kaybetmesi sonrası ağır Moğol baskısı altında kalmıştı. Bu baskı sonucu özellikle Kayseri ve Sivas'ta yaşayan Türkmenler, Memluk Sultanı Baybars zamanında Suriye bölgesine yerleşmişlerdir. Bu dönemde Suriye'ye gelip Şam'a yerleşen Türkmenler, İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han'ın ölümünden sonra çıkan siyasi karışıklıktan faydalanarak 1337'de Elbistan civarında Dulkadiroğulları beyliğini kurmuşlardır. Yavuz Sultan Selim, 1516 yılında Mercidabık'ta Memlukluları yenerek bu günkü Suriye topraklarını Osmanlılara bağlamıştır.

1918 sonuna kadar da bu bölgedeki Türk hakimiyeti, kesintisiz olarak 402 yıl sürmüştür. Bu sürede bölge sakinleri, derin Türk kültürü etkisi altında kalmıştır. Bu etki kendisini en çok dil konusunda göstermiş; Suriye lehçesi en fazla Türkçe kelime içeren Arab lehçesi olmuştur. I. Dünya Savaşı sonuna kadar Osmanlı hakimiyetinde kalan Şam, Trablus ve Halep eyaletleri şeklinde yönetilen Suriye, Türk yönetimi altında kültürel, sosyal ve ekonomik açılardan kalkınmış ve en huzurlu dönemini geçirmiştir.

TÜRKLERİN YOĞUN YAŞADIĞI BÖLGELER

Hatay'ın anavatanla birleşmesi sonrası Suriye'de yaşayan Türklerle ilgili Türkiye ve Suriye arasında bir görüşme ve anlaşma yapılmamıştır. Böylece bu ülkede yaşayan soydaşlarımızın siyasi ve kültürel hakları hukuki bir zemine oturtulamamıştır. Bu konudaki Türk hükümet ve dışişleri yetkililerinin tavrı, Suriye ile ilişkilerin bozulabileceği veya Suriye Türklerinin daha fazla baskıya maruz kalabileceği endişelerinden hangisine dayandığı pek net değildir. Ancak kesin olan bütün bunlara rağmen Türkiye - Suriye ilişkilerinin çok sağlıklı olmadığıdır. Suriye Türkleri, ferdi kaçışların dışında, 1945, 1951, 1953 ve 1967 yıllarında Türkiye'ye toplu olarak göçmüşlerdir. Sayıları kesin bilinmeyen bu göçmenler, Kırıkhan, iskenderun ve Adana'ya yerleştirilmişler ve 1977'de Kırıkhan ve 1994 ise, İskenderun'da Bayır-Bucak Türkleri Yardımlaşma Derneğini kurmuşlardır.

Bugün Suriye'deki Türkler yoğun olarak Lazkiye ve Halep civarında yaşamaktadır. Ayrıca başta Şam olmak üzere diğer bölgelerde de azınlık halinde Türkler bulunmaktadır. Lazkiye, Suriye'nin en büyük liman şehri olma özelliğine sahiptir. 1950 yılından sonra ise büyük bir gelişme göstermiştir. Bundan dolayı şehirde mevcut olan Türk nüfusuna ek olarak Türkmen köylerinden çok sayıda insan şehir merkezine göç etmiştir. Lazkiye merkezi ve civarında toplam 265 Türk köyü bulunmaktadır. Bölgede Osmanlı hakimiyeti sürerken Antep, Urfa, Hatay gibi Türk nüfus bölgelerinin idari olarak merkezi Halep şehriydi. Halep bugün hala Türk mimari ve sanat eserleri ve sokaklarında Türkçenin konuşulduğu bir şehir görünümüne sahiptir.

1906 yılında yayınlanmış olan Halep Vilayeti salnamesinde şehrin nüfusu 116.248 olduğu ve bunlardan 80.113'nün Müslüman olduğu görülmektedir. Bu Müslüman nüfusun en azından yarısını Türklerin oluşturduğunu söylemek mümkündür. Aynı salnamede Türkçe mahalle isimleri de sayılmaktadır. Halep şehrinde bulunan Türk mahalleleri dışında bu bölgede 350 Türk köyü bulunmaktadır. Halep bölgesinde 200.000, Lazkiye bölgesinde 150.000, Telkele yöresinde 50.000, Kunteyra yöresinde 100.000, muhtelif diğer bölgelerde de 300.000 olmak üzere, Suriye topraklarında yaşayan Türk nüfusu 1 milyon olarak tahmin edilmektedir. Suriye Hükümeti, Arap milliyetçiliği anlayışıyla nüfus sayımları sırasında Suriye'de yaşayan Türkleri de Müslüman adı altında kayıt ettirdiği için, oldukça geniş bir alana yayılmış olan Türklerin kesin sayısı bilinmemektedir.

TÜRKLERE UYGULANAN ASİMİLASYON POLİTİKASI

Suriye'nin izlediği Araplaştırma politikası nedeniyle burada yaşayan Türkler hızla milli benliklerini kaybetmektedirler. Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerden birisi olan Halep, Milli Mücadele sürerken "Misak-ı Milli" sınırları içine alınmak istenmiş ve burada "Kuvay-ı Milliye" teşkil etmiş; ancak 20 Ekim 1920'de Ankara İtilafnamesi'nin imzalanmasıyla bu bölge, Fransız mandası olan Suriye'ye terk edilmiştir.

Suriye'de Fransız mandası sürerken Halep'te, 1922'de, "Doğru Yol" adlı Türkçe bir gazete çıkarılmaya başlanmıştır. Bu gazetenin yayını 1926'a kadar devam edebilmiştir. Daha sonra yine Halep'te "Vahdet Gazetesi" ve haftalık "Yeni Mecmua" yayınlanmış ve bu dergi "Yeni Gün" adını alarak 1936'ya kadar yayın hayatına devam etmiştir. Ancak bu tarihten sonra Suriye'de her türlü Türkçe yayın yasaklanmıştır.

Büyük elçilik ve konsolosluklar dışında hatta vatandaşlar tarafından dahi posta ile gönderilen kitap, mecmua gibi Türkçe yayınlar PTT idaresi tarafından sahiplerine verilmemekte ve yok edilmektedir. Bugün Suriye'de 1 milyon civarında Türk yaşamasına rağmen varlıkları hükümet tarafından tanınmayan, okulları, yayın organları, dernekleri olmayan bir azınlık olarak yaşama mücadelesi vermektedir. Türklerin Türkiye sınırına yakın yerlerde oturmaları Suriye Hükümetlerinin onlara şüphe ile bakmalarına yol açmıştır. Suriye sınır bölgesinde yaşayan bu Türkleri geri çekerek 10 km'lik bir şerit halinde Arap köylüleri yerleştirmektedir. Türklerin büyükelçilik ve konsolosluklarla dahi ilişkileri kesilmeye çalışılmaktadır. Suriyeli idarecilerin baskı ve zulmünden korkan Türkler de daha başka sıkıntılara girmemek için resmi görevlilerden uzak durmak zorunda kalmışlardır.

Suriye'de yaşayan Türklere karşı Araplaştırma politikası uygulanmış, buradaki Türklerin örgütlenmemesi Suriye'nin işini kolaylaştırmıştır. Hatay'ın anavatana katılmasıyla Türklere uygulanan baskının da dozu artmıştır. Türkiye'ye gitmek isteyen Türklere pasaport verilmemiş, gizli olarak Türkiye'ye gelenler ise vatandaşlıktan çıkartılıp, malları da gasp edilmiştir. Türklerin yoğun olarak yaşadıkları yerlerde dahi Türkçe eğitim yapan ilkokul bulunmamaktadır. Okullarda eğitimin Arapça olarak yapılması, kültürlerine bağlı olan Türklerde okumaya karşı bir isteksizliğin doğmasına neden olmuştur. Türkiye'de okumak isteyenler ise ancak bir başka Arap ülkesinden Türkiye'ye gelebilmektedir.

Suriye'de yaşayan Türklerin pekçok hakları gasp edildiği gibi seçme ve seçilme hakları da çeşitli mazeretlerle kısıtlanmıştır. Toprak reformu adı altında Türklerin elinde bulunan topraklar devletleştirilerek buralara Araplar yerleştirilmektedir. Suriye hükümetleri nazarında Türkiye casusları olarak kabul edilen bölge Türklerine yönelik her türlü baskı ve sindirme politikaları sergilenmektedir. Bölgedeki Türk varlığının izlerini silme ve Türk köylerinin isimleri değiştirme uygulamaları yürütülmektedir. Ayrıca aynen İran-Irak savaşında olduğu gibi Suriye'nin katıldığı savaşlarda da Türkler, bilinçli olarak ön saflara sürülmüşlerdir.

Suriye'de büyük gruplar halinde yaşayan Türkler, milli benliklerini koruyabildikleri halde küçük gruplar halinde yaşayanlar önemli ölçüde Araplaşmışlardır. Bu durum, İngilizler ve Fransızların Ortadoğu'yu ele geçirebilmek için Araplara aşıladığı Türk düşmanlığı etkisi ile bölgedeki Arap halkın aşırı fanatikleşmesi ve Türklere karşı duygularını kin ve baskı şeklinde yansıtmalarına dayanmaktadır. Ayrıca Suriye hükümetlerinin bazı zamanlarda yoğun olarak uyguladığı planlı iktisadi, kültürel ve idari baskılar yapması, günlük konuşma dilinin Arapça oluşu, Türk radyo yayınlarının uzun seneler boyunca Suriye'den dinlenememesi, spor ve kültürel faaliyetlerinin engellenmesi gibi konuları saymak mümkündür.

Suriye Türklerine her alanda uygulanan baskı politikası ekonomik alanda da kendisini göstermektedir. Kırsal kesimde yaşayan Türkler genellikle ziraat, hayvancılık ve dokumacılıkla uğraşmaktadırlar. Suriye yetkililerinin izlediği olumsuz tavır nedeniyle bölgede yaşayan Türklerin ekonomik durumları hergün daha kötüye gitmektedir. Bayır-Bucak Türkmenleri, orman köylüsü olmalarına rağmen kışın yakacak odun bile sağlayamaz duruma gelmişlerdir.

Bölgedeki Türklerin başarılı olduğu tütüncülük de başta Yunanistan ve Bulgaristan olmak üzere kimi Balkan devletlerinin de resmi ve gayriresmi uyuladığı desteklememe, ürünü ucuza alma, üreticinin kimliğine göre fiat verme ve ekim sahasını kısıtlama yöntemleri ile Türklerin gelir kapısı olmaktan çıkarılmıştır. Tütünden gelir elde edemeyen Türkler, elma üreticiliğine başlamışlarsa da hükümetin bu ürünü çok ucuza almasından dolayı bundan da bir gelir sağlayamamışlardır. Bölge dağlık ve ormanlık olduğundan çok az miktarda buğday ve arpa yetiştirilmekte, hayvancılık ise küçük kümes ve ahırlarda yapılmaktadır. Halep'te yaşayan Türkler diğer yörelerde yaşayanlara göre daha iyi durumda olmakla birlikte uygulanan toprak reformu sonucu ellerinde büyük araziler kalmamıştır. Devlet, diğer bütün konularda olduğu gibi tarıma verdiği kredi kullanımında da Türklere zorluklar çıkarmaktadır. Çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşmayıp, Türkiye'de yüksek tahsili seçenler ise döndüklerinde işsiz bırakılmaktadırlar.

Suriye'deki Türklerde diğer ülkelerde azınlık olarak yaşayan soydaşlarımız gibi ağır insan hakları ihlalleri altında varlıklarını sürdürme çabası veriyorlar. Bu çabalarında ise, çok başarılı olduklarını söylemek mümkün değil. Suriye'deki soydaşlarımızın bir kısmı maalesef Araplaşmaktadır. Buna karşılık Türkiye, Suriye rejiminin baskısını daha çok artıracağı endişesinden Suriye Türklerinin haklarını koruyucu bir politika izlememiştir.

TÜRKİYE'NİN SURİYE TÜRKLERİ POLİTİKASI

Türkiye'nin güneyinde yer alan Suriye, uzun yıllar Türk idaresinde kalmış bir ülkedir. Bu ülke, I. Dünya Savaşı sonrası şartlarda Osmanlı topraklarının paylaşımı sırasında Fransız payı veya nüfuzuna düşen bir bölgedir. Bu bölgede kurulan Fransız manda yönetimi, gerekli şartları hazırladıktan sonra 1936'da Suriye'ye bağımsızlık vermiştir. Milli Mücadele sırasında Türklerin yoğun yaşadığı Halep bölgesi de Misak-ı Milli sınırları içine alınmak istenmiş ise de, daha sonra Fransa ile yapılan görüşmeler sonucu bu karardan vazgeçilmiştir. Fransa'nın mandası olan Suriye'ye bağımısız verdiği dönemde özerk statüdeki Hatay'ın da Suriye'ye katılması gündeme geldiyse de, Türkiye, buna izin vermemiştir. Türklerin yoğun yaşadığı bir bölge olan Hatay, bir dizi diplomatik faaliyet sonrası Hatay'ın anavatana katılmasını sağlamıştır. Bunun üzerine Suriye, Türkiye ve Türklere karşı bugün dahi etkisi süren büyük bir husumet beslemiş ve Türkiye alehtarı her türlü eylemi desteklemiştir. Bu husumetten Suriye sınırları içinde yaşayan Türkler de nasibini almıştır. Suriye Türklerinin 1936'dan itibaren Türkçe konuşma ve yazmaları yasaktır. Her türlü kültürel haklardan mahrumdurlar ve büyük bir ekonomik baskı altında bulunmaktadırlar. Ayrıca her türlü asimilasyona tabii tutulan soydaşlarımıza, özellikle Türk sınırına yakın bölgelerde iskan izni verilmemekte ve buralarda yaşayanlar da zorla başka yerlere göç ettirilmektedir.

Hatay istisna tutulursa Cumhuriyet döneminde Türkiye'nin Suriye Türklerine yönelik bir politikasından bahsetmek mümkün değildir. Buna karşılık Suriye, 12 Eylül 1980 öncesi terör eylemlerinden Asala'ya ve PKK'ya kadar Türkiye'ye zarar verebilecek tüm faaliyetlere açıktan veya gizli olarak sürekli her türlü desteği vermektedir. Suriye'nin bu uluslararası hukuka aykırı ve komşuluk haklarına sığmayan düşmanca tutum ve alışkanlığını, zaman zaman da kendi halkının dahi bizar olduğu antidemokratik rejim ve dikta yönetimine bağlamak daha uygun olacaktır.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home